e-ISSN 2147-2475
Cilt : 11 Sayı : 1 Yıl : 2025

Hızlı Arama

RESPIRATORY CASE REPORTS - Respir Case Rep: 11 (1)
Cilt: 11  Sayı: 1 - Şubat 2022
OLGU SUNUMU
1. 
Post COVID-19 Hastalarında Yoğun Bakım Sonrası Tele Pulmoner Rehabilitasyon: Olgu Serisi
Post Intensive Care Tele Pulmonary Rehabilitation in Post-COVID-19: A Case Series
Mustafa Engin Şahin, Seher Satar, Pınar Ergün
doi: 10.5505/respircase.2022.92195  Sayfalar 1 - 8
COVID-19 pnömonisi nedeniyle yoğun bakım ünite-sinde takip edilen olgularda taburculuk sonrası Pul-moner Rehabilitasyon (PR) uygulama gerekçelerinin başında yoğun bakımda edinilmiş kas güçsüzlüğü, yoğun bakım sonrası sendrom (PICS), psikolojik dis-fonksiyon, vücut kompozisyonu değişiklikleri yer al-maktadır. Pandemi sürecinde yüz yüze PR uygulama-larındaki kısıtlılıklar tele-PR’ yi öne çıkarsa da, PR için uygun hasta profili hala bilinmiyor. Bu olgu serisinde YBÜ sonrası yönlendirilen beş olguda video konfe-rans aracılı tele-PR yüz yüze formatla hibrid olarak uygulanmıştır. Ayaktan PR ünitesinde ilk ve son değer-lendirmeler ile ilk iki egzersiz seansı yapıldıktan sonra video konferans yöntemiyle programa devam edildi. Toplam 18 seans sonunda nefes darlığı algısında azalma, egzersiz kapasitesinde ve kas kuvvetinde artış oldu. COVID-19 ilişkili yorgunluk şiddetinde azalma saptandı.

2. 
Ağır COVID-19 Pnömonisinde Diabetes İnsipitus
Diabetes Insipidus in Severe COVID-19 Pneumonia
Özge Pekşen, Kezban Özmen Süner, Halil Kızılışık, Havva Kocayiğit, Ali Fuat Erdem
doi: 10.5505/respircase.2022.30316  Sayfalar 9 - 12
Coronovirüs 2019 (COVID-19), çoklu organ yetmezliği ve ölümle sonuçlanabilen bir solunum sistemini enfeksiyonudur. COVID-19 hastalarında, proteinüri, yüksek kan üre, plazma kreatinin, ürik asit ve d-dimer seviye-leri böbrek disfonksiyonu olarak bildirilmiştir. Kırk dokuz yaşında erkek hasta, COVID-19 pnömonisi ve solunum yetmezliği tanıları ile yoğun bakıma kabul edildi. Olgunun yoğun bakım takibinde, elektrolit dengesizliği ve böbrek yetmezliği gelişmeksizin diabetus insipitus (DI) tespit edildi. Hastanın santral DI etyolojisi açısından çekilen kontrastlı beyin ve hipofiz MR görüntülemesi normal olarak değerlendirildi. Hastanın aldığı tedavilerde, poliüriye neden olacak ilaç yoktu. Kan test-lerinde elektolit dengesizliği tespit edilmedi. Hastada nefrojenik DI' a neden olabilecek başka bir bulgu ve hastalık tespit edilmedi. Bu olgu sunumu, COVID-19 enfeksiyonuna bağlı görülen nefrojenik DI olması açısından litaratürdeki ilk sunumdur. Ağır COVID-19 hastaları ve DI ilişkisinin ortaya konulması için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

3. 
Akciğer Kanserini Taklit Eden COVID-19 Enfeksiyonuna Bağlı Kaviter Pulmoner Lezyon
Cavitary Pulmonary Lesion Due To COVID-19 Infection Mimicking Lung Cancer
Seher Satar, Mustafa Engin Sahin, Pinar Ergun
doi: 10.5505/respircase.2022.35403  Sayfalar 13 - 18
Coronavirus hastalığı 2019 (COVID-19) sırasında çeşitli radyolojik bulgular tespit edilebilir. COVID-19 sonrası radyolojik olarak akciğer kanserini düşündü-ren kalın duvarlı kaviter lezyonu olan orta yaşlı bir hastayı sunuyoruz. Hastamızda kaviter akciğer lezyon-larının etiyolojik faktörlerinden bir çoğu araştırıldı ve herhangi spesifik bir neden bulunamadı. Ampirik ikili antibiyotik tedavisi sonrası kontrol toraks bilgisayarlı tomografisinde kaviter ve nodüler lezyonların tama yakın gerilediği gözlendi. Bu nedenle hastamızın kavitesini COVID-19'un geç bir komplikasyonu ola-rak değerlendirdik ve ayrıca COVID-19 enfeksiyonu sonrası hastaların klinik verileri ve laboratuvar değer-lerinin yanı sıra radyolojik bulguları ile de izlenmesi-nin önemini vurguladık.

4. 
Hafif COVID-19 Sonrası Gecikmiş Pulmoner Emboli: Olgu Sunumu
Delayed Pulmonary Embolism after Mild COVID-19: A Case Report
Fatma Tokgöz Akyıl, Seda Tural Onur, Kübra Gül Kılınçarslan, Kaan Kara, Mustafa Vedat Doğru, Nurdan Şimşek Veske, Melih Akay Arslan
doi: 10.5505/respircase.2022.42744  Sayfalar 19 - 24
Yeni koronavirüs hastalığı (COVID-19) derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) sıklığında artış ile ilişkilendirilen koagülopati ile dikkat çekmiştir. Bu olgu sunumunda hafif COVID-19 sonrası saptanan bilateral yaygın PE olgusu tartışılmıştır. Elli yedi yaşında, eforla artan nefes darlığı şikayetiyle polikliniğimize başvurdu. Dokuz yıl önce PE geçirmiş, genetik bir risk faktörü saptanmamıştı. Dört buçuk ay önce COVID-19 tanısı konulmuş, hafif semptomlar ile düzelmişti. Daha sonra dört kez efor dispnesi nedeniyle polikliniğimize başvurmuş, diğer nedenler dışlanmış, yüksek d-dimer düzeyleri nedeniyle çekilen iki toraks bilgisayarlı tomografi anjiyografi (BTA) ve perfüzyon sintigrafisinde emboli saptanmamıştı. Uzun süre devam edilen PE profilaktik tedavisi 33 gün önce kesilmişti. D-dimer düzeyinde artış nedeniyle yeniden BTA çekilen hastada bilateral ana pulmoner arterlerde trombüs saptandı. Sonuç olarak, hafif COVID-19 hastalığı geçiren hastalarda dahi, devam eden semptomlar, yüksek D-dimer düzeyleri ve daha önceki PE öyküsü; daha uzun süren COVID-19 koagülopatisi için uyarıcı olabilir.

5. 
COVID-19 ve Renal Arter Trombozu: Olgu Sunumu
COVID-19 and Renal Artery Thrombosis: A Case Report
Recai Ergün, Dilek Ergün, Hacer Sürer Shalabi, Mahmoud Yousef Shalabi, Fikret Kanat, Baykal Tulek, Burcu Yormaz, Alaaddin Nayman
doi: 10.5505/respircase.2022.40374  Sayfalar 25 - 29
COVID-19 pandemisinin başlangıcından bu yana, artan kanıtlar, enfekte hastaların yüksek bir trombotik komplikasyon insidansı sergilediğini göstermektedir. Covid-19' da solunum semptomları baskın olsa da, COVID-19' lu hastalarda ekstrapulmoner tutulum da olabilir.

6. 
İdiopatik Pulmoner Hipertansiyonlu Bir Hastada Oral Selexipag’den Subkutan Treprostinil’e Geçiş: Sekiz Günlük Bir Protokol
Transition from Oral Selexipag to Subcutaneous Treprostinil in a Patient with Idiopathic Pulmonary Arterial Hypertension: An Eight-Day Protocol
Wan-jing Ho, Chia-pin Lin, Lung-An Hsu, Chun-li Wang
doi: 10.5505/respircase.2022.55476  Sayfalar 30 - 35
Pulmoner arteriyel hipertansiyon (PAH) ilerleyici ve güçten düşürücü bir hastalıktır. Spesifik ilaçlar, nitrik oksit, endotelin ve prostasiklin yollarını hedeflemektedir. Oral ilaçlar genellikle düşük riskli hastalarda uygulanırken, yüksek riskli hastalarda, özellikle WHO fonksiyonel sınıf IV olanlarda veya oral ilaçların terapötik hedeflerine ulaşamayanlarda, parenteral prostanoidler önerilmektedir. Selexipag, selektif bir prostasiklin (PGI2) reseptörü agonistidir. Treprostinil bir prostasiklin analoğudur. Oral seleksipag’dan subkutan (SC) treprostinile geçiş için standart bir kılavuz yoktur. İdiyopatik PAH'lı bir hastada bu geçişe başarılı bir yaklaşım tanımladık. Klinik uygulamada faydalı bir rehber olabilecek 8 günlük bir protokol sunuyoruz. Oral seleksipag'ın SC treprostinile tahmini eşdeğer dozları günde iki kez 200 µg = 5 ng/kg/dk'dır. Geçişten sonra semptomlarda, serum B tipi natriüretik peptit seviyelerinde, oksijen satürasyonunda ve ekokardiyografik parametrelerde iyileşmeler oldu.

7. 
Geleneksel Total Akciğer Lavaj Tekniğine Yeni Bir Yaklaşımın Uygulandığı Bir Pulmoner Alveolar Proteinozis Olgusu
A Case of Pulmonary Alveolar Proteinosis in which a New Approach to the Traditional Whole Lung Lavage Technique is Preformed
Göksel Altınışık, Nilüfer Yiğit, Beste Metin, Merve Türkarslan, İlknur Hatice Akbudak
doi: 10.5505/respircase.2022.98470  Sayfalar 36 - 40
Pulmoner alveolar proteinozis, proteinler ve lipitlerden oluşan yüzey aktif maddenin alveollerde birikmesiyle karakterli nadir görülen bir interstisyel akciğer hastalığıdır. Yarım asrı aşkın süredir kullanılan ve günümüzde de altın standart tedavi kabul edilen Tam Akciğer Lavajı (TAL) protokolleri merkezlere göre değişmekte standart bir lavaj tekniği bulunmamaktadır. Alveoler boşluğun mekanik yıkamasının esas olduğu TAL uygulamalarımızda kullandığımız manuel vibrasyon yöntemi yerine kullanarak gözlemsel olarak daha iyi sonuç aldığımız, hastanın göğüs kafesini güçlü ve ritmik hareketlerle titreştiren, teknoloji gerektirmeyen bir yöntemi bu olgu sunumunda tanımlamayı amaçladık. Bu olgu sunumumuzda ayrıca, hipoksemi derinleşmeden derlenme odasında uygulanacak CPAP tedavisiyle yoğun bakım yatışının önleyebileceğine dikkat çekmeyi amaçladık. Sonuçta olgu sunumumuz, TAL tekniğine eklenmek üzere tariflediğimiz kolay erişilebilir ve uygulanabilir olan vibrasyon yöntemiyle daha fazla akciğer alanının lavaja katıldığını, postoperatif derlenme sırasında uygulanacak CPAP desteği ile TAL sonrası hastaların yoğun bakıma yatışlarının azalabileceği yönündeki gözlemlerimizi içermektedir.

8. 
İlginç Bir Adenokanser Olgusu: Milier Metastaz
An Interesting Case of Adenocarcinoma: Miliary Metastases
Canatan Taşdemir, Yusuf Aydemir
doi: 10.5505/respircase.2022.01488  Sayfalar 41 - 43
Akciğerlerde yaygın milier görünüm daha çok tüberküloz, sarkoidoz ve pnömokonyozlarda gözlenir. Bazı kanserlerin akciğere hematojen metastazları da, nadiren milier görünüm yapabilir. Biz milier dağılım gösteren ve bronkoskopi ile tanı koyduğumuz bir primer akciğer adenokarsinomu olgusunu sunduk.

9. 
Aripiprazol Kullanımına Bağlı Nadir Görülen İnterstisyel Pnömoni: Olgu Sunumu
Rare Interstitial Pneumonia Due to the Use of Aripiprazol: A Case Report
Gülistan Alpagat, Ayşe Baccıoğlu, Sümeyra Alan Yalım, Merve Poyraz, Betül Dumanoğu, Ayşe Füsun Kalpaklıoğlu
doi: 10.5505/respircase.2022.80948  Sayfalar 44 - 49
İnterstisyel akciğer hastalıklarının (IAH) %2-3'unun ilaçlara bağlı olduğu ve ilaca bağlı akciğer hastalıklarının %70'inin IAH'dan olduğu kabul edilmektedir. Elli bir yaşında kadın hasta 3 yıldır bipolar bozukluk için aripiprazol kullanmakta ve 2 yıldır astım tedavisi görmekteydi. Hastanın kliniği, solunum fonksiyon testinde (SFT) restriktif patern olması, azalmış karbon monoksit difüzyon testi, laboratuvar sonuçları, radyolojik bulguları ve biyopsi ile IAH düşünüldü. Olası etiyolojiler: enfeksiyon, aspirasyon, kalp yetmezliği, evcil hayvan besleme durumu, tehlikeli solunum maddelerine maruziyet dışlandı. Şüpheli ilaç kesilerek, oral kortikosteroid tedavisi başlandı. İlaç tedavileri ile akciğer toksisitesi gelişebilir. İlaç öyküsü ayrıntılı olarak sorgulanmalı ve şüphe durumunda derhal kesilmelidir. IAH nadir görülür; ilaçtan şüphelenilmez de devam edilirse hastalık kronikleşebilir ve solunum yetmezliğine ilerleyebilir. Hastalıkla ilgili farkındalığı artırmak için bu olguyu sunmaya amaçladık.

10. 
Yetişkinlikte Tanı Alan Williams-Campbell Sendromu: Nadir Bir Bronşektazi
Williams-Campbell Syndrome Diagnosed in Adulthood: A Rare Entity of Bronchiectasis
Kübra Gül Kılınçarslan, Fatma Tokgöz Akyıl, Neslihan Boyracı, Metin Sucu, Melih Akay Arslan, Hülya Abalı, Kaan Kara, Seda Tural Önür
doi: 10.5505/respircase.2022.94546  Sayfalar 50 - 54
Williams-Campbell sendromu, bronş duvarı kartilaj oluşum eksikliğinden veya tamamen yokluğundan kaynaklanan, distal hava yolu kollapsı ve bronşektaziye neden olan nadir bir sendromdur. Sendrom ilk olarak infant dönemde tanımlanmış olup çocukluk döneminden itibaren, öksürük wheezing gibi obstrüktif semptomlar ve tekrarlayan pnömoniler ile seyreder. Erişkin yaşta olgular çok nadir bildirilmiştir. Kırk yaşında erkek hasta, bir haftadır giderek artan nefes darlığı, öksürük, ateş şikayetleriyle başvurdu. On yıldır bronşektazi tanısı olan hastanın yılda birkaç kez enfeksiyon geçirme öyküsü mevcuttu. Enfeksiyon parametrelerinde yükseklik saptanan hasta enfekte bronşektazi tanısı ile yatırıldı. İnspiryumda ve ekspiryumda çekilen tomografilerde yoğun hava hapsi, ekspiryumda hava yolu kollapsı izlenen hastanın kistik bronşiektazi etyolojisi araştırıldı. Galaktomannan antijeni negatifti, immünglobulin düzeyleri ve alfa 1-antitripsin değerleri normal sınırlarda saptandı. Hastaya klinik ve radyolojik bulgular eşliğinde Williams-Campbell sendromu tanısı konuldu. Antibiyoterapi sonrası klinik yanıt alınan hasta pulmoner rehabilitasyon programına alınarak akciğer nakli açısından değerlendirilmek üzere yönlendirildi. Sonuç olarak, Williams-Campbell sendromu erişkin yaşta da tanı konulabilen nadir bir sendromdur ve tüm yaşlarda bronşektazi etyolojisinin araştırılması hasta yönetimine katkı sağlayacaktır.

LookUs & Online Makale